9 Mart 2011 Çarşamba

HANGİ EVRENSEL CANLI ?


    Sen! Senden bahsediyorum gafil ve ben! Benden bahsediyorum aynı zamanda!
Nasıl oluyor biliyor musun? Seni, beni ve onu ayırdığın yetmiyor gibi bir de söylediklerime yüz çevirmeye kalkma ama! Kendini aynada dinlermiş gibi anla sözlerimi. Çok da farkı yok zaten...
    Hani kendilik bilinci çok gelişmiş bir hayvan olan sen anlaşılmıyor sanıyorsun ya bencilliğin,herkes benim gibi cümlesinin arkasına saklanıyorsun ya! İşte ben de onu diyorum saklanma bir yere gerek yok.Çünkü senin de dediğin gibi herkes aynı . Biraz farklı bir bakış açısı ama bana bunu söyleten.
    Seni anlamak istiyorum ,beni anlıyorum işte o vakit.Tüm bulmacalar çözülüyor sakince.Ne konuştuğun dil  ,ne inancın,ne kariyerin, ne önceliklerin, ne de soyun sopun önemli aslında .Evet anlamsız , uydurulmuş gerçeklikler bunlar gezegenle uyumsuz.
                                    
                                         Uyum için SOYUN! Evet doğru duydun.
    
    Seni insan yapanın,zavallı korteksin olduğunu sanıyorsun,yanılıyorsun. Seni,beni,onu insan yapan evrensel sevgi ve uyumdur.Aynı evrensel canlı alt beyinlerimizde yaşamını sürdürürken ,ve sen farkındalık için kendini paralarken bu fark neden? Bir fesleğen ,bir kedi ve bir insan yer kürenin güzel uzantıları...Önce bunu anla,sindir,rahatla ve sonra geliş ...zemin çamursa inşa ettiğin ne varsa yıkılacaktır bir gün...
    Kişisel hazlar...bizi olduğumuz kişi yapan onlar... O kişi olmadan da olduğun bir şey var aslında ,bahsettiğim ta kendisi ...Onunla tanıştın mı? Sonra düşünürsün günü neyin kurtaracağını,hazzı neyin sağlayacağını.Tüketirsin de istersen ama alt beyninin üreticiliğine izin ver önce ...
    Herşeyden önce üzerinde yaşadığın canlıyı sev ,ona inan ve onu yaşa ...gezegenlerin tozusun sen,inan bu sihir gibi...Sihirli şeyleri kim sevmez ki ...Sen de seveceksin,sakinleşeceksin,kişisel sözlüğünde yaşamın anlamını değiştireceksin...
    İzin ver iletişim kuralım,izin ver bir olalım ,izin ver doğrusunu anlayalım ve onun için yaşayalım...ömrümüzü uzatalım...
İstediğim bu  bizden...İzin verir misin?
Seni dinlemek istiyorum...

8 Mart 2011 Salı

DUYU HAFIZASI ŞARKILARI NO : 2


Sararmış  dikenli  otların bacaklarımda bıraktığı izler haritası
 basit ,özgür ve tozlu çocukluğumun...
Ne zaman sevilmekten konuşacak olsam,
ateşten atlayan utangaç kızın küçük kalbi atıyor ağzımda hala ...

Bir yerde unutmuş olmalıyım beslenme çantamı ,kalbimin açlığını bastıramıyorum...
Sanki ders zili çalmış ,çoktan kaçmış teneffüs...
Çikolatalı ekmeğimi yiyemeden,tek bir elmaya kalmışım...

Yolculuk bu ...gün gelecek ,bitecek ...
Otobüsün o daracık basamağı , inmeye pek hevesli küçük kızın adımlarına uyuyordu ...
Ya ben... nasıl ineceğim dünyanın prangasıyla ağırlaşmış hantal ayaklarımla?
Beslenme çantam var mıydı benim ...?



ESKİ ÇOCUK

Dönüp baksam uzaktaki çocukluğuma;

sabahın gözyaşında düşer bayram.



Sararmış zamanların bağ arasından

gülümser mi bir salkım dönüp baksam?



Bilirim paslanmıştır sevinci

oracıkta kalmıştır tel arabam.



Dönüp baksam ki bahçemiz yerinde

kaysılar tatlanmış, çocukluğum yok.



Hem dargın hem peşimde masumluğum

batan günün suskunluğu yüzümde.



Belki kalkmıştır vapur, dönsem ne çıkar

martılar susmuş, çayım soğumuştur.



Yarınların kucağında bir bebeğim ki

içimde yağmalanan eski çocuktur.   




                                    Mehmet BÜYÜKÇELİK
                                   15.2.2011