24 Ekim 2011 Pazartesi

Van için Herkes Tek Yürek!

Van Depremi'ne duyarlılık gösteren ve zor durumda olan depremzedelere yardım elini uzatmak isteyen vatandaşlarımız için bir liste hazırladık. Aşağıdaki kanallardan dilediğinizi seçerek yardımlarınızı en kolay şekilde Van'a ulaştırabilirsiniz:

1. KIZILAY
2868'e tüm operatörlerden boş bir SMS göndererek Kızılay'a 5 TL bağışta bulunabilirsiniz.

Ayrıca havale yoluyla destek olmak isteyenler, tüm bankalardaki "Türk Kızılayı" hesaplarından bağış yapabilir. Ayni bağışlar Türk Kızılayı lojistik merkezleri ve şubeleri tarafından kabul edilecektir. Tüm Kızılay şubelerinin iletişim numaralarını buradan öğrenebilirsiniz.

2. AKUT
Tüm GSM operatörlerinden 2930'a göndereceğiniz AKUT yazan bir SMS ile AKUT'a 5 TL bağışta bulunabilirsiniz.

Kredi kartını kullanarak internet üzerinden bağış yapmak isteyen vatandaşlarımız CardFinans ya da diğer banka kartlarını kullanarak bağışta bulunabilirler.

Havale/EFT için Banka Hesap Numaraları;
T. İş Bankası - Gayrettepe Şubesi - TR14 0006 4000 0011 0800 6666 63
Finansbank - Gayrettepe Şubesi - TR92 0011 1000 0000 0001 9576 70
Garanti Bankası - Ortaklar Cad. Şubesi - TR26 0006 2000 3570 0000 0029 30

3. BAŞBAKANLIK YARDIM KAMPANYASI
Başbakanlık tarafından Van’da yaşanan deprem nedeniyle başlatılan yardım kampanyası çerçevesinde saptanan banka hesap numaralarına buradan ulaşabilirsiniz.

4. KARGO FİRMALARI
Yurtiçi Kargo, PTT Kargo, MNG Kargo ve Aras Kargo yardım gönderilerini ücretsiz olarak ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaktadır.

5. HÜRRİYET EVLERİ
Deprem sonrası yaralarını sarmaya çalışan ve kış öncesinde evsiz kalan Van için Hürriyet Gazetesi de büyük bir seferberlik başlattı. Hürriyet, Van’da kış koşullarına dayanıklı, mutfak, banyo ve tuvaleti olan "Hürriyet Evleri" kuracak. Kızılay işbirliğinde başlatılan kampanya ile her biri 6 bin liraya kurulacak evler, evsiz kalan vatandaşlara sıcak bir yuva olacak.

Van Depremi - Hürriyet Gazetesi Bağış Hesapları
T. İş Bankası Mithatpaşa Şubesi
4228 - 0971947 / IBAN TR370006400000142280971947 
T.C. Ziraat Bankası Kızılay Şubesi
Hesap No 685-2868-5189 / IBAN TR060001000685000028685189
Garanti Bankası Kızılay Şubesi
Hesap adı: Van Depremi - Hürriyet
Şube: 082 Hesap No: 6294703 / IBAN TR72 0006 2000 0820 0006 2947 03

Yapacağınız ufak bir yardım zor durumdaki bir çok insanı hayata bağlayan bir umut olacaktır. Mesajımızın ulaştığı herkesi, deprem bölgesinde yardıma ihtiyacı olan vatandaşlarımıza yardım etmeye davet ediyoruz.


Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

4 Ağustos 2011 Perşembe

İYİ Kİ DOĞMUŞSUN TURGUT UYAR...



                                 AÇLIK ÇOĞUNLUKTADIR

Gülü çiğdemi filan bırak
Sardunyayı karidesi filan bırak
Acıyı ve ölümleri bırak
Oy pusulalarını ve seçimleri bırak
Evet
Seçimleri özellikle bırak
Çünkü açlık çoğunluktadır

Her kişinin ukala ömrü
Yeter sanılır çiçeklenmeye
Ve dünyanın karanlığından
Bir aşk bahanesiyle kurtulmaya
Kaçıp giden baharların anısı
Elden ele devredilen bir gençlik duygusu
Laleler sümbüller bütün öbür boklar püsürler
Hakkım var mıdır bunları söylemeye
- vardır
Güneş doğarken ve batarken
Yazdan kışa girerken ve kıştan çıkarken
Ve dağda ve kırda
Hakkım vardır -
Çünkü en azından dünyadan
Dölsüz katırlar geçer
Yüklü vagonlar geçer
Demir yüklü şilepler geçer
Yelkenleri işletenleri ve tayfalarıyla
Ve onların karıları ve çocuklarıyla
Ve bilinmez sanılır geleceği
Bir demiryolu makasçısının
Oysa kesinlikle yazılmıştır
Her sevgi kitabında
Asıl olan açlıktır
Çoğunluktadır

Sevişmek o yüzden gereklidir
Evet açlık, yok olsun bütün incelikler
Mendiliniz var mı, kabak ograten
Bof strogonof mantar fileminyon
Güneş görmemiş midye
Midye görmemiş güneş
Ve soygun halindeki otel malzemeleri
Ve altın arayıcılar
Ve istedikleri yerlerde
Yüksek graviteli petrol bulanlar
Hem thames kıyısında
Hem mekong deltasında
Bir kalça fotoğrafına bunlarla birlikte bakanlar
Çoğunlukta değildir
Açlık çoğunluktadır
Artık her şeyi yaşadık
Ve birlikte düşündük
Ve düşündük ki her şey cehennem
Bir bakışta
Ve cehennem
Başarılmamış bir savaştır
Dünyanın ortasında kullanılmamış bir su
Cehennem, insanın kendi ciğeri
At sırtında taşınan ölü
Kundağa girmeyen bebe
Karanlıklarda açan çiçeklerin
Bir insanın ölümüne dönüşü
Bir insan ölümü olmaya
Çünkü açlık çoğunluktadır

- İşte o zaman diyorum ki -
Gelişin şen olsun senin
Her şey esirgesin seni
Çünkü açlık çoğunluktadır
Ve ezecektir gücüyle dünyayı
- İkimize bir aşk elbette yetmez
Türlü şeylerin savunulduğu -
Diriliğe eşitliğe tokluğa
Artık ayıp olan tokluğa
Çünkü açlık çoğunluktadır
Açlık.


2 Haziran 2011 Perşembe

Levrek, hamsi, kalkan... Kader anı Haziran!

Levrek, hamsi, kalkan... Kader anı Haziran!: "“Seninki kaç santim?” kampanyasının sonucu belli oluyor. Tarım Bakanlığı balıkların ve denizlerin geleceğine Haziran’da karar veriyor. İş işten geçmeden, balıklar tükenmeden, daha fazla ertelemeden, hemen şimdi eyleme katıl."

16 Nisan 2011 Cumartesi

Yüzünde Uçmak...


yüzündeyim...
hayatın kaymağında
son hızla öpüyorum en güzel yerinden...yüzünden...
ağla bana , seni seviyorum...

yüzündeyim...
yaşamın kaynağında
daha bir parlağım göz pınarlarında ...
ağlıyorum sana ...beni sev...

"dön" benim için , sen döndüğün sürece yaşıyorum ...

http://www.youtube.com/watch?v=KyQCRx0e2Dw&feature=related

10 Nisan 2011 Pazar

KENDİ ŞİİR BEĞENİSİNE İNANMAK



İnsanı mutlu eden şeylerin başında beğenme duygusu gelir. Öncelikle varlığımızı ve seçtiklerimizi beğeniriz. Yaptıklarımızın çoğu bizim için değerlidir.

Neden beğendiğimizi tanımlayamasak da, hoşlanıyorsak tamamdır. Ancak pazarda ilk görüşte beğendiğimiz elma, sonradan daha güzelini gördüğümüzde gözden düşer. Bu eylem bize beğenme olgusunun geniş ufuklu (daha bilgili) ortamda daha iyi sonuç vereceğini gösterir.

Sanat, güzelliğin çeşitli eylemlerle anlatımıdır. Ya anlatım güzel değilse ne olacak? Sanatçının sanatına karşı sorumluluğu ve sanat kalitesi burada ortaya çıkar.

Her sanat yapıtı bilgiyle üretilir. Bilgisiz eylem yetersiz bir çabadır. Şiir de bilgiyle yükselir ve beğenme duygumuzu da yükseltir.

Şiire gönül vermiş, hevesle yazmaya çalışan ve şiirden kopamayan çok insan var çevremizde. Yaptıklarını beğendikleri için bu eylemi sürdürüyorlar. Şiir üzerine yazılarıyla önemsenen Octavio Paz “Şiir, şairinin kültür yapısını ortaya koyar. Kalite bilgiyle orantılıdır“ der. Okuduklarının taklidini çok iyi yazan bir ‘şairin’ bu sözden öğreneceği çok şey vardır.

Çevrede, insanda ve olaylarda gözlemleyebileceğimiz şiirsellik her zaman vardır. İyi bir şiir, bu şiirselliği bizimle buluşturur. Buradaki yaratıcılık ve beceri şaire aittir. Oysa yaptıklarıyla yetinenler bir basamak yukarısını düşünemezler ve yerinde sayarlar. Bu da şiirin doğasına aykırıdır. Çünkü şiir, ilkbaharda yenilenen doğa gibi kendini yenileyerek yaşar. İyi şair bu bilinçle yeni bir sözün peşindedir. Diğer şairler ise kalıplaşmış sözleriyle üretmeyi sürdürdükleri yapıtlarını yeterli görüp beğenilerini de geliştirmeyenlerdir. Şiiri bilgiyle yazanların azınlıkta olduğu toplumda, kendi şiirini en iyi sananların çokluğu acı bir gerçektir.

Şiirin ideal bir yapısından söz edemeyiz. İyi bir şiir akımlar başlatabilir, kendi kuralını koyabilir, tüm bilgisini de içinde taşır. Bu ele avuca sığmayan sanatın beğeni ölçüsü kolay edinilemez, taşıdığımız bilginin yardımıyla oluşur. Ayrıca, şiiri oluşturan unsurların çokluğu da bilgiyi zorunlu kılar.

Üretilen her şiir eskimeye başlar, yerini ancak yeni bir şiire bırakır. Beğeni duygumuzu sürekli ileriye iten bu olgu da gösteriyor ki beğeni dediğimiz şey kişisel olduğu kadar sanatın doğasından ve toplumun genel eğiliminden de yönleniyor. Kendi kabuğunu kıramayan ve şiirin yarattığı iklimden beslenemeyenlerin beğenisi bir değer ortaya koyamıyor. En azından bu nedenle her şairin saplantılı ve bencil bir beğeniden özenle kaçınması, sürekli yenilenmeyi önemsemesi gerekiyor.

Beğeni olgusu, gelişen yaşamla birlikte sürekli tırmanıştadır.

Şiirle uğraşan bir arkadaşım bana “büyük şairleri okumuyorum, onların etkisinde kalıp bozulmak istemem” demişti. Hiç karşılaşmadığım bu düşünce karşısında, kaldırımda beyaz bastonuyla yolunu bulmaya çalışan bir insanı düşündüm. Arkadaşım şiirle nasıl tanıştığını anımsamıyordu anlaşılan. Şiirle ilgisi olmayan metinlerin şiir diye sunulduğu, hileli mal satışına benzer bir durumla karşı karşıyayız. Düşüncelerdeki şair/şiir imgesi böylece boşalıyor, şiir yalnız bırakılıyor. Sadece yaza yaza şair olacağını düşünen ama hiç okumayanlar çoğalıyor. Beğeni düzeyi düşük, daha dilini yazmayı, “de” “da” yı ayırmayı bilmeyen, başkaları okumasa/beğenmese de yazdığından hoşlananlar, düzeysiz bir okur kitlesi yaratıyor.

Şiir, konuştuğumuz dilin sınırlarını aşan, alışılmadık bir iletişim biçimidir. Sıradanlığa sığdırılamaz. Beğeni düzeyimiz sıradansa, iyi şiiri de değerlendiremeyiz; işin en kötü tarafı da budur.

Octavio Paz, “Kaynağından çıkarılan bir taş heykele de, merdiven basamağına da dönüşebilir; sözcüklerin şiire ve düzyazıya dönüştüğü gibi” diyor. Heykeli ve şiiri yaratan güç, taşı da sözcüğü de “şiirsel eylemle” yüceltir. Bu estetik yapıyı beğenen insan, kaldırım taşı ile düz sözün sıradanlığını anlar. Yüceltilen yapıtlar beğeni duygusunu da yukarı taşır.

Kendi şiir beğenisine inanmak, bir anlamda kaçınılmazdır. Ancak onun aldatıcılığına bilmeden yenilmek korkusu her zaman olmalıdır.

Başka şairleri keşfe çıkmak, çevreyi gözlemlemek, bulunduğumuz yeri anlamak için ne kadar zorunluysa; başka beğeni düzeylerini anlamaya çalışmak da gelişebilmek için o kadar zorunludur.

Yabancısı olduğu bir şiire “bu nasıl şiir böyle!” diye karşı çıkanların, o şiiri beğenenlerin “farklı şiir bilgisine” gereksinmesi vardır. İşte o zaman beğenilerinin ancak bilgiyle gelişebileceğini göreceklerdir.

Kendi şiir beğenimizi bilgiyle sınamadan sanat üretilemez.



Mehmet BÜYÜKÇELİK

8.4.2011

9 Mart 2011 Çarşamba

HANGİ EVRENSEL CANLI ?


    Sen! Senden bahsediyorum gafil ve ben! Benden bahsediyorum aynı zamanda!
Nasıl oluyor biliyor musun? Seni, beni ve onu ayırdığın yetmiyor gibi bir de söylediklerime yüz çevirmeye kalkma ama! Kendini aynada dinlermiş gibi anla sözlerimi. Çok da farkı yok zaten...
    Hani kendilik bilinci çok gelişmiş bir hayvan olan sen anlaşılmıyor sanıyorsun ya bencilliğin,herkes benim gibi cümlesinin arkasına saklanıyorsun ya! İşte ben de onu diyorum saklanma bir yere gerek yok.Çünkü senin de dediğin gibi herkes aynı . Biraz farklı bir bakış açısı ama bana bunu söyleten.
    Seni anlamak istiyorum ,beni anlıyorum işte o vakit.Tüm bulmacalar çözülüyor sakince.Ne konuştuğun dil  ,ne inancın,ne kariyerin, ne önceliklerin, ne de soyun sopun önemli aslında .Evet anlamsız , uydurulmuş gerçeklikler bunlar gezegenle uyumsuz.
                                    
                                         Uyum için SOYUN! Evet doğru duydun.
    
    Seni insan yapanın,zavallı korteksin olduğunu sanıyorsun,yanılıyorsun. Seni,beni,onu insan yapan evrensel sevgi ve uyumdur.Aynı evrensel canlı alt beyinlerimizde yaşamını sürdürürken ,ve sen farkındalık için kendini paralarken bu fark neden? Bir fesleğen ,bir kedi ve bir insan yer kürenin güzel uzantıları...Önce bunu anla,sindir,rahatla ve sonra geliş ...zemin çamursa inşa ettiğin ne varsa yıkılacaktır bir gün...
    Kişisel hazlar...bizi olduğumuz kişi yapan onlar... O kişi olmadan da olduğun bir şey var aslında ,bahsettiğim ta kendisi ...Onunla tanıştın mı? Sonra düşünürsün günü neyin kurtaracağını,hazzı neyin sağlayacağını.Tüketirsin de istersen ama alt beyninin üreticiliğine izin ver önce ...
    Herşeyden önce üzerinde yaşadığın canlıyı sev ,ona inan ve onu yaşa ...gezegenlerin tozusun sen,inan bu sihir gibi...Sihirli şeyleri kim sevmez ki ...Sen de seveceksin,sakinleşeceksin,kişisel sözlüğünde yaşamın anlamını değiştireceksin...
    İzin ver iletişim kuralım,izin ver bir olalım ,izin ver doğrusunu anlayalım ve onun için yaşayalım...ömrümüzü uzatalım...
İstediğim bu  bizden...İzin verir misin?
Seni dinlemek istiyorum...

8 Mart 2011 Salı

DUYU HAFIZASI ŞARKILARI NO : 2


Sararmış  dikenli  otların bacaklarımda bıraktığı izler haritası
 basit ,özgür ve tozlu çocukluğumun...
Ne zaman sevilmekten konuşacak olsam,
ateşten atlayan utangaç kızın küçük kalbi atıyor ağzımda hala ...

Bir yerde unutmuş olmalıyım beslenme çantamı ,kalbimin açlığını bastıramıyorum...
Sanki ders zili çalmış ,çoktan kaçmış teneffüs...
Çikolatalı ekmeğimi yiyemeden,tek bir elmaya kalmışım...

Yolculuk bu ...gün gelecek ,bitecek ...
Otobüsün o daracık basamağı , inmeye pek hevesli küçük kızın adımlarına uyuyordu ...
Ya ben... nasıl ineceğim dünyanın prangasıyla ağırlaşmış hantal ayaklarımla?
Beslenme çantam var mıydı benim ...?



ESKİ ÇOCUK

Dönüp baksam uzaktaki çocukluğuma;

sabahın gözyaşında düşer bayram.



Sararmış zamanların bağ arasından

gülümser mi bir salkım dönüp baksam?



Bilirim paslanmıştır sevinci

oracıkta kalmıştır tel arabam.



Dönüp baksam ki bahçemiz yerinde

kaysılar tatlanmış, çocukluğum yok.



Hem dargın hem peşimde masumluğum

batan günün suskunluğu yüzümde.



Belki kalkmıştır vapur, dönsem ne çıkar

martılar susmuş, çayım soğumuştur.



Yarınların kucağında bir bebeğim ki

içimde yağmalanan eski çocuktur.   




                                    Mehmet BÜYÜKÇELİK
                                   15.2.2011

7 Ocak 2011 Cuma

DUYU HAFIZASI ŞARKILARI NO : 1


Balkon demirindeki küçük ayakların arasından görünen gri lojman zemini...
havada kömür kokusu ıslıklı ezgisiyle genzimi yakarak ciğerlerime yol alırken düşünüyorum,
yumuşakla sertin arasındaki mesafeyi...
O gün yumuşaklığı seçiyorum annem belimi düzeltiyor,üşütmemi istemez ,yemeğe oturuyoruz...