27 Temmuz 2012 Cuma

Bir Gün İşte...



        Her gün gibi bir gün...dışarısı çok sıcak... kuş seslerini içeride dinliyorum ... hayır cam pencere açık değil, gayet de dijital kayıttan dinliyorum.Ses sistemine yüzlerce kuş kaçmış gibi ama olsun her gün mütemadiyen dinliyorum robot kuşlarımı. Evet onlara robot kuşlarım diyorum. Beni rahatlatıyorlar... Lokum için aynı şeyi söyleyebilir miyim bilmiyorum. Genelde huzurluysa da yapısı gereği kuş sesi duyunca yakalamak istiyor garibim ama ortada kuş yok.... Haa bir de kuvartz taşım var bu aralar yanımdan ayırmadığım. Avucumda , cebimde nereye gitsem benimle bazen unutuyorum varlığını oturduğum yerde bir şey batıyor ,bakıyorum Kri . Evet adını Kri koydum. Ne var yani orkidelerimin de adı var ; Gönül ve Şefkat ! Ayrıca onlar da robot kuşları dinlemekten memnun bence... 

      Adını kısaca  Kri koyduğum taşımın ( böyle söyleyince krikoyu andırsa da ) endamı küçük fakaaaat ; kahinlerin geleceği okudukları  kürelerinin ham maddesi aslında, o anlı şanlı bir dağ kristali !  Neyse bu anlı şanlı ufaklığı cebimde unutup çamaşır makinesine atmam umarım.Her ne kadar akan suda yükünden kurtulsa  da bu şekilde olmasını istemem zira suyun saf olması tercihim. Ardından iyi enerji yüklensin diye bir de bu bıcırığın güneşlenmesini sağlıyorum. Taş terapisi mi yapıyoruz tarhana mı seriyoruz belli değil  ! Şimdi bu Kri'nin özellikleri saymakla bitmiyor . Negatif enerjiyi itmek,ruhsal ve zihinsel sınırlardan kurtarmak,ruhsal dengeyi sağlamak veraire vesaire..Akla gelebilecek her türlü iyi şey var benim Kriciğimde işte ... 
      
      Klimayı açıyorum,kuşlarıma öt komutu veriyorum, seriyorum yere matımı beden çalışıyorum. Ardından mini mini  bir meditasyon denemesinden sonra kitabımı alıyorum,uzatıyorum patilerimi ...Derin bir nefes alıp dalıyorum kitabımın dünyasına....Şu hale bak ,sanki dışarısı cehennem gibi değil , zebaniler buzdolabımızı bozmamış, servis bizi kazıklamamış ,sinirden küplere binmemişim... Gevşiyorum ve rahatlıyorum  ... Dağ başında evliya olmak kolay derler. Aaaaa niye öyle diyorlar!  Uygun koşullar sağlanırsa şehirde de olunur diye dalga geçtim az önce kendimle...
  
      Ailemi özledim ben... bari seslerini duyayım diyorum , annemi aradım ama çok azdır çalan telefona cevap verdiği, babamı arıyorum...Önceki gün İzmir'in yerel kanallarından birinde bir programa konuk olmuş şiir hakkında konuşmuşlar. Sunucu duayen diye tanıtmış babamı o da böyle söylenince ne yapacağını bilememiş. Biraz utanmış benim anladığım ,fazla mütevazıdır..."Duayen değilim ki ben." diyor, "Duayen önceden ünlü olan yaşlı sanatçılara denir , ben sadece yaşlıyım !" Ah babacığım yalnız bu sözünle bile benim için duayensin...
                            
      Babam telefon konuşmamızın bir yerinde  bana  'Yavrum sen  iyi kalpli ve çocuk ruhlu bir insansın.' dedi. Önce çok tatlı buldum bu söylediğini ,fakat sonra biraz garipsedim...Hatta içimde demlendikçe bu söz , bana kendimi terkedilmiş hissettirdi...Belki çok saçma gelecek ama birini çocuk ruhlu diye tanımlamak için onun büyümüş olduğunu kabullenmek gerekmez mi? Evet tamam babam benim adam olduğumu düşünüyor diye sevinebilirim de ama hani  "50  yaşına da gelsen sen bizim için çocuksun" diyorlardı...Babam niye babam gibi davranmıyor ki ! Birden çocukluğum beni terketmiş gibi geldiyse o an, kendi ailem de dahil çevremdeki tüm anne babalardan bu gibi sözleri duymuş olduğum içindir diyorum ve toplumun ruhsal dengemize ve değer yargılarımıza nasıl da çaktırmadan müdahale ettiğini düşünüyorum yine... Karar verdim, bu konuşmadan babamın benim büyüdüğümü iyi anlamda kabullendiğini  anlayacağım! 

      Oh be bu konuda da kafamı rahatlattığıma  göre kaldığım yerden okumaya devam edeyim...Eeee robot kuşlarım susmuş ?? Tek düğmeyle yüzlerce kuşu öttürüyorum ,cebimde nazlı nazlı süzülen Kri'mi okşuyorum...Lokum da endamını yanıma seriveriyor.... oooh tamamım ben şimdi...