27 Temmuz 2014 Pazar

Çünkü benim sıram...



        Şuna bak ne rahat dediğimiz bize göre savruk ama neşeli  insanlar dünyaya güvenle teslim oldukları için rahattırlar ve yaşamlarından zevk alırlar. Kontrolcü insanlar endişelidirler çünkü dünyaya güvenmez ve teslim olmazlar. Ölmemeyi düşünerek hep tetikte yaşarlar. Dünya üzerinde kendilerine ayrılan vakti ölmeden yaşayabilmek için hep dikenli bir koltukta oturuyor olduklarından herşeyin kontrollerinde olmasını isterler ve tam da bu yüzden yaşamın gerçek tadını almadan sıralarını savarlar. 
        Oysaki hayat yerleşmek ihtiyacındadır. Yerleşmek orada uzun süre bulunacağına emin olmaktan geçer. Bir yere ait olmak tüm bu sürecin sonunda bu yaşanmışlıkla ortaya çıkan en güzel duygudur. Ama endişeler yüzünden yaşanmışlığımız hakkını verir şekilde serpilemez ve dallanmazsa aidiyet ortaya çıkmaz ve aidiyet yüzünü bizden sakındıça güvenmemeye ve teslim olmamaya devam ederiz. 
        Kendime diyorum ki: kontrolü bırak ve bir an önce teslim olmaya bak!
        Dünyadan milyarlarca insan geçti. Hepsi öldüler. Şimdi benim sıram ve tekrarı yok. Her yaşanmış gün, ölüp gitmiş gündür. Gün batımından önce ne gelirse kabul etmek en büyük uzlaşma ve bu düşünce beni en çok hayata bağlayan şey. Yaşamımın değerini unuttuğum her an kendime gelmek için aldığım soğuk duşum.  Ölüm korkuma karşı şavaş ateşimi söndürüp mangal ateşimi yakan gerçek. Böylelikle düz bayırdan, bitli çayırdan geçip akılla uzlaşıyorum. Çünkü ben aynı zamanda kalbim ve her kalp çırpınarak bir yerlere ait olmak ister.
        Gençliğimde en çok sorguladığım şeydi neden bir yere ait hissetmediğim. Ait oldukça anlıyorum anladıkça ait oluyorum. Her yaşantım için minnettarım. İyi ki VARım...

                                     emek.bu.
Foto: İztuzu Plajı